18 Aralık 2010 Cumartesi

Hediyeleşme

Kadınlar Klubüne ait forumda 2010 Ağustos anneleri ile süren bir dostluğumuz var. Sağolsun başkanımız bir hediyeşme etkinliği düzenledi. Biz bir erkek bebiş annesine hediye gönderdik geçen hafta. Bugün de bir erkek bebiş annesinden minik kuşa cicileri geldi...:))))

Öncelikle bu hediyeleşme gerçekten ne kadar heyecanlı bir bekleyişe sebep oldu anlatamam. Eşim bile bu meraktan nasibini aldı. Dinimizde de hediyeleşme önemli, kültürümüzde de.

Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: Rasûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Hediyeleşin, zira hediye, kalpte muhabbete vesile olur. " [1]

Kültürümüzde hediyeleşme ise şöyle anlatılımış bir makalede...

" Hediye gönül alır, kırılan kalpleri onarır, fedakârlık yapar, sevgi ve saygılarını göstermiş olurlar.Hediye alışverişinin güzel ve anlam­lı bir şekilde nasıl işlendiğine, hediyeleş-menin aşk, sevgi, fedakârlık, samimiyet, cömertlik gibi duygulara nasıl tercüman olduğuna Piedra Irmağının Kıyısında Oturdum Ağladım adlı roman içerisin­de anlatılan bir masalda tesadüf ettik. Kahraman, annesinden dinlediği masalı şu şekilde anlatmaktadır: Bir delikanlı ile bir genç kız birbirlerine deli gibi âşık olurlar. Birbirlerini o kadar çok sever­ler ki nişanlanmaya karar verirler. Ge­nellikle nişanlılar birbirlerine hediyeler sunarlar. Ancak delikanlı yoksuldur ve hediye alacak parası yoktur. Sahip ol­duğu tek zenginlik, ona dedesinden ka­lan saattir. Delikanlı, sevgilisinin güzel saçlarını düşünerek ona gümüş bir tarak almak ister. Bunun için de dedesinden kalan kol saatini satmaya karar verir. Aynı şekilde genç kızın da sevdiği erkeğe nişanlılık hediyesi alacak parası yoktur. O da yaşadığı yerin en büyük tüccarına giderek, kestirdiği saçlarını satar. Eline geçen parayla da sevdiği adamın saati­ne altın bir köstek satın alır ve nişan­lanacakları gün buluştuklarında genç kız nişanlısına, onun sattığı saat için bir köstek; delikanhysa genç kıza, kızın kestirdiği saçlarını taraması için gü­müş bir tarak hediye eder (Coelho 2004: 203-204). Hediyelerin kullanılacağı alan kalmamış olsa da niyet ve fedakârlık unutulmayacak kadar büyük ve önemli boyuttadır.Türk kültüründe hediye alışverişi, verildiği zamanlara göre çeşitlilik gös­termektedir. " [2] 

  Tüm bu bilgilerden sonra bizim hediyeleşme etkinliğinin ayrıntıları. Oldukça zor oldu hediye seçmemiz. Ne alacaktık? Beğenilecek miydi? Bebekle dışarı çıkmak zor olduğundan e-bebek mağzasına gidilip yaklaşık 1 saat sürede seçildi hediyelerimiz. Ama insanın hiç tanımadığı birine hediye alması inanın çok farklı bir duygu. Ben ilk defa yaşadım bunu. Ama daha da farklısı hiç tanımadığın birinden hem de bebişin için hediye gelmesi. Hediyeleşmeyi düzenleyen, hediyeleşmeye katılan tüm arkadaşlara teşekkürler. Bu duyguları bize yaşattıkları için...:))))

İşte hedileyelerimiz...



               [2]  http://www.kazakturklerivakfi.org/

14 Aralık 2010 Salı

Süt İşi

Bu süt işi zor işmiş vesselam. Anneliğin ilk basamağı diyorum ben. Malum sezeryanla doğum yapıp doğum sancılarını çekmeyen bir anne olarak. Gaz sancılarını saymazsak bebeğin süt ihtiyacını karşılamak anneliğin ilk basamağı oluyor. Minik kuş bir kaç gündür mızırtılı bir halde dolaşınca eşime bir mama alıp deneyelim dedim yoksa aç mı bu çocuk? Gece saat 12 de cuma akşamı açık eczaneden mamayı alıp emzirdikten sonra verince bebişim 90 cc. almasın mı? Tabi aldı beni bir telaş. Hafta sonu boyunca sütüm yetmiyo diye ah edip vah ettim. Arada mama verdik. Sustu ve bir güzel uyudu minik kuş. Derhal doktorumuzu aradık. O da mama verebileceğimizi ama peşinden su vermemizi önerdi. Bu arada tabi süt artırmanın yollarını ararken Ülker'in ürettiği Maltana diye bir içecekten haberdar oldum. Dün babacık hemen aldı getirdi. 2 şişeyi bitirdim. Gerçekten işe yarıyor. İlgilenenlere duyrulur.


Minik kuşun fotoları da annane ve nine için gelsin. Uzaktayız hergün resim istiyolar.:)))) Babacıkla minik kuşun saadeti ve banyodan çıkan minik kuş.

                                                               

12 Aralık 2010 Pazar

Görmeye Gelenler :)))))

Bugün ziyaretimize annenin çok sevgili dostları geldi. Ancak anne sonradan fotoğraf çekmeyi akıl etti nedense... Tam kapıdan çıkarken.:((((((



Sevgili Hacer'in  minik kızı Öyküyü görünce, bizim kızın o yaşlara geleceğini hayal bile edemedim doğrusu. Minik Öykü ile pek yanyana bulunamasa da Mihrimah Asya, büyüdüğünde Öykü'yü çok seveceğinden eminim. Eeee bi sürü çilekli bebişleri olan bir ablayı hangi minik sevmez ki...


Sağolsun gelirken Mükerrem Teyze ayva tatlısı yapmış. Oh bir afiyetle yedik, bir afiyele yedik sormayın. Bugün Sezen'in de doğumgünü olması sebebiyle yaptığım pasta ile hem Mihrimah Asya'yı görmeye gelenler mutlu oldu. Hem de Sezen Teyze'nin doğum günü kutlu oldu.:))))) Bu arada annanenin yaptığı Amasya usulü baklalı sarmalar ve çörekleri de unutmamak lazım. E sonradan aklımıza gelince onların fotoğrafları ne yazık ki konulamadı.:(((((



Mihrimah Asya ne giymiş peki bugün. Babamızın iş arkadaşı çok sevgili Murat Amcamız ve eşi sevgili Şule Teyzenin  getirdiği Cichild marka elbisemizi giydik. Aras Teyzemiz ve annesinden hediye botlarımız da ayağımızdaydı.Sevgili Şule'nin blogunu da ziyaret edebilirsiniz bu arada. 
(http://mutfaktalezzetvar.blogspot.com/).Bugün çok güzel bir şey öğrendik ayrıca. Cichild marka kıyafetleri annanemiz Amasya'da bulunduğumuz süre zarfında ne zaman çarşıya çıksa alıp getiridi. Minik Mihrimah Asya da kıyafetleri layıkıyla giyerdi ki hala giyiyor. Şule Teyze hediye elbiseyi gösterince çok beğendik ayrıca o markayı nerde bulacağımızı bilmiyoduk. Bu gayet sevindiriciydi en azından Pendikte var olduğunu öğrenmiştik. Ama bugün Hacer Teyze Öykü'ye kıyafet aldığı yeri söyleyip markayı da söyleyince çok güzel oldu vallahi. İzmit'te de bulabiliriz artık. :) Teşekkür ettik yeniden. Ayrıca bugün küçük Kaan'ı evde bırakıp minik Mihrimah'ı taaa Karamürsellerden ziyarete  gelen Nazlı Teyze'ye de ayrıca teşekkür...







8 Aralık 2010 Çarşamba

Kartlar Part_1

Evet anne sonunda evi azda olsa toparlayıp kartları Mihrimah'a göstermeyi başardı. Bakalım Mihrimah neler yapmış?

Önce gülen kızımızı gösterdim. İşin açıkçası beklediğim ilgiyle karşılaşamadım. Ama bunu sabah erken uyanıp uykumuzun gelmesine bağladım. Kartları eline almak istedi. Ben de verdim. Ancak dikkatli olmak lazımdı bu sırada. Çünkü ağzına almaya çalıştığından yanlışlıkla gözüne bişey yapabilirdi minik kuş. Fotoğraf çektiğimi anladığından mı, yoksa ben devamlı bişeyler söylediğim için bana bakmak istediğinden mi bazen ilgisi dağılıp bana doğru baktı. Tabi bu da kameraya poz verir görüntüsünü ortaya çıkardı. En sonunda kartlardan sıkılıp uzunca yüzüme bakınca, artık uyumaya karar verdiğimizi anladım.  Sonuç uyuyan Mihrimah:)))))))

7 Aralık 2010 Salı

Anne Yapımı Kartlar

   Gece gece üşenmedim yazayım hemen dedim. Heyecanlı imiş bu blog koşuşturmacası bu arada. Hamileyken bi yerde okumuştum bebeklerin siyah ve beyaza ilgilerinin olduğunu. Gerçekten de Mihrimah'ın üzerime siyah beyaz birşey giydiğimde ya da giyen birisi ile karşılaştığında gözünü alamadan bakması bunu doğrular nitelikteydi. Bu arada yine Ağustos annelerinden Bebek Şekeri oyuncak olarak kullandığı siyah beyaz  kartlardan bahsedince hemen arayışa koyuldum. Önce kartların bulunduğu siteyi ziyaret ettim. (http://www.monozebra.com/) Hakikatten de kartlar oldukça ilgi çekici görünüyorlardı. Ama ben  benzerini yaparmıyım? Yaptım. Bakalım beğenecek misiniz...

     Aslında fazla zaman almamazına rağmen minik kuşun uyku saatlerini yakalamak gerektiğinden parça parça yapabildim. Önce internette bu kartlara uygun resim arayışına girdim. Türk sitelerde bulamayacağımı anlayınca flash card olarak arattım google teyzeme. Oooo derya deniz. Ama tüm resimleri http://forum.brillkids.com/ adresinden aldım. Öneririm gerçekten çok fazla materyal var. Ben ilerisi içinde kullanabileceğim çok şey buldum açıkçası.

    Sonra karton arayışına girdim. Önce alayım dedim. Sonra gereksiz buldum. Minik kuşun annesi babası da akademik hayat dolayısıyla katıldıkları sempozyumlardan ve annenin düzenlenen eğitimlerde aldığı karton dosyalar harika materyeller oldu bir anda. 1 yapıştırıcı, makas ve maket bıçağı ile bu iş tamamdır.
    Ama dediğim gibi önce minik kuş uyudu. Yani anlayacağınız aslında o uyumasa anne bunların hiçbirini yapamazdı.
 
     Bu akşamlık yüzler kısmını tamamladık. Yarın da umarım hayvanlar kartlarımızı yaparız. Ama merak ettiğim sabah nasıl karşılayacağı... Umarım beğenir bal böceği....

2 Aralık 2010 Perşembe

Oyuncakların En Güzeli

Dün yazmayı unutmuşum oyuncaklarım kısmına. Sonradan aklıma gelince fotoğraflayıp yazarım diye geçirdim içimden. İyi de olmuş doğrusu. Fotoğraflamadan ekleseydm belki bu kadar anlamlı olamazdı. Son bir haftadır minik kuşun yeni alışkanlığı. Gördüğü ellere saldırmak oldu. Malum bu dönemlerde (şu an 3,5 aylık) ellerini tanımaya başlıyor ama başkalarının ellerine ilgi duyacağını düşnmememiştim. Uykuya dalmadan önce elimi tutup onunla uyuyor eğer kucakta değilse. Hatta bazen elimi çekmeye çalışınca eğer iyi dalmamışsa uyanıveriyor. :))))))) Bu alışkanlık sadece uykuda dalarken hüküm sürmüyor tabi. Geçen hafta alışveriş merkezinde alışveriş sepetinin içinde sıkılınca oturmaktan ve etrafa bakınmaktan babası elini gösterince yine ağlamayı kesip oynamaya başladı.


Evdede eğer tüm oyuncaklardan sıkıldıysa ve ağlıyorsa anında elimi gösteriyorum. (Tabi altı temiz ve karnı toksa) Bozuk plak gibi anında susup elimle oynamaya başlıyor. Eviriyor, çeviriyor, ben çekene kadar sıkılmıyor elimden. Eeee oyuncakların en güzeli anne ve babanın eli olsa gerek.:)))))))))

1 Aralık 2010 Çarşamba

Oyuncaklar

Mihrimah'ıma aldığım ilk oyuncak çiftlik hayvanlarının bulunduğu ilk kitabımdı. Oyuncağı Amasya'ya ilk geldiğinde annanesinin tepkisi "ne anlayacak el kadar bebek"olmuştu, ancak benim akıllı kızım daha 1 aylık olmasına rağmen (o zamanlar) altı açılırken yanında duran renkli kitaba bakmayı öğrenerek annaneyi hayrete düşürüvermişti. Önce annane sonra da Kaan abi kitabın sayfalarını tek tek çevirip ona anlatmaya başladılar hayvanları. İlk sayfada bulunan ördek ve son sayfadaki kuzucuk kızımın favorilerinden hala. Kitabın içindeki domuz bölümüne gelince eee eee!!! (kötü olduğunu belirtir ünlem) deyip o sayfayı çeviren annane sayesinde hala o sayfayı pek çabuk atlayıveriyoruz.:))))


Eldiven şeklinde kuklaların olduğu ve yine aynı temaların bulunduğu oyuncağımızı pek etkin kullandığımız söylenemez. Oldukça hoş görünümüne rağmen kızıma göstereceğim derken kopan kolum mu yoksa terleyen elim mi etkin kullanmamı engelliyor anlayamadım.


İşte favorimiz. Bu minik kuş kızımın neşesini yerine getirmeyi şu ana kadar başarmakta usta. Neden şu ana kadar diyorum? Herşeyi ağzına almayı son günlerde adet edinen minik kuşum kendi minik kuşunu da ağzına almaya çalışıp başaralı olamadığından pek araları iyi değil. Kızımın minik kuşunun en önemli marifeti, en son aşısında ağlayan Mihrimah'ımın kuşu görünce ona içli içli dudak bükerek bişeyler anlatıp sonra da susması oldu. İşte o an çantama son anda tıkıştırılan minik oyuncak mucizesine yeniden hayran kaldım doğrusu. Aslında kuşumuz tek başına bir oyuncak olmayıp, anne tarafından 1 aylıkken internetten sipariş usulu ile alınan ana kucağının oyun barında bulunuyor, güneş ve kaplumbağa ile beraber.
Ve annenin işini kolaylaştıran bir diğer oyuncağımız. Facebookda bir arkadaşın tavsiyesi ile (yeniden teşekkür ederiz kendisine) ebebekteki indirime son dakka yetişilerek alınan 2'li egsersiz arkadaşım kızımı yaklaşık 15 20 dakika  oyalamayı başarıyor. :)))))

29 Kasım 2010 Pazartesi

Punkçı Kızım

Ne yaparsak yapalım saçlar bir türlü inmiyor. Herkesin bir yorumu var. Ama en güzeli babamızın. İnatçı olacakmış. Ama kim gibi. Annesi....:)))))))

Saçlarımız dökülüyor. Hem de ne dökülme. Yastığımız hergün saç yumağı şeklinde. Ancak minik kuşumun yanlarındaki saçları dökülürken tepesi alabildiğince uzuyor ve dimdik kalıveriyor. Kuşum kafasına bişey takmamayı adet edindiğinden toka takamıyoruz. Annanesinin çok özendiği bantları da takmayınca Punkçu görünümü her gün daim oluyor ....

25 Kasım 2010 Perşembe

Kızımın doğum hazırlıkları

Biraz geç bir yazı ama yazmadan duramayacağım. Kızımın beklenen doğum tarihi 30 ağustos 2010 olarak gözüküyordu. Malum bu sene sıcaklar çok bastırınca ben 4 temmuz itibariyle doğum iznine ayrılmış oldum. Şişlerim oldukça fazlaydı. Tabiri caizze davul gibiydi ayaklarım. Ayrılmamla beni bir telaş aldı bir telaş. Doğum için hastane süslemesi fiyatlarına baktım. Çok abartı geldi. Başladım kendim yapmaya. İlk olarak kapı süsümüzü yaptım. Hala salonumuzun kapısında asılı kendileri. Annemle birlikte tuafiyelerden edindiğim pembe renkli objelerle oldu da bitti bizim kapı süsümüz.



Sonra biraz araştırmadan sonra bir defter hazırlamaya karar verdim. Kızım doğduğunda onu ilk defa görenlerin duygularını paylaşacağı bir defter. Pembiş pempiş defterimizi de hazırladık. Hala annesi yazamamış olsa da:(((((



Lohusa şerbeti ikramı bizde yok. Ama bardak süslemesi yapmak da ilginç olabilir diye bir tepsi ve 6 bardak süsümüzü de hazırladım.

Ama ne yazıkki şekerlerimizi kendim yapamadım. Ama annanemiz mevlüt için küçük patikler ördü. Pek de güzel oldu patiklerimiz...:)))

Doğum süslemelerimiz böylece hazırlanmış oldu. 5 tane de nazar boncuklu balon aldık mı odamız süslü süslü oluverdi.
Sağolsun sevgili arkadaşlarım Zeynep, Seda, Ercan, sevgili babamız ve annanemiz odamıza biz gelmeden süslemeyi yapmışlardı bile. Babamız bize bir adet orkide de alınca odamız bal böcek oldu....

24 Kasım 2010 Çarşamba

Doktor edinme

Bu mutlu yola çıkarken kızımın cinsiyetini bilmeden Güneşime yazmışım defterime. Şimdi Güneşim mışıl mışıl uyuyor babasının yanında. Bugün doktora gittik. Belki de yeni anne olanların en büyük sorunlarından birisi. Aslında sorun demek biraz yersiz ama.

İlk doğduğunda muayene eden doktorumuza gittik ilk olarak. Ancak nedense bir elektrik alamadık eşim de  ben de nedense. Sonra zaten 20 günlük olunca memleketin yoluna düştük. Amasyada harika bir doktorumuz vardı. Ahmet POLAT. Çok ama çok memnun kaldım. Tabi insan o muameleden sonra aynısını İzmitte ararsa ne olur... Sonuç hüsran. Ahmet Bey kolik kızımla baştan aşağı ilgilenip bana tek tek her bir ayrıntıyı anlattı. Kızımın sağlıklı olduğuna o zaman inandım gerçekten. Yoksa saat 10 da başlayıp, saat sabah günışıyana kadar ağlayan bir bebek nasıl sağlıklı olabilir ki diye kendi kendimi yiyorum. Tabi bir de annaneyi...:))) Sonuçta evimize döndük. Doktor arayışımız sürerken eşimin bi tanıdığı ikizlerini götürüyormuş Suat GÜRKAN' a. Tavsiye etti. İyi de etti. İşte dedim bu aradığımız. Ahmet Bey kadar iyi bir doktor. Mihrimah Asyama hayırlı ola...

16 Ekim 2010 Cumartesi

Bebeğimmm

Yaklaşık 2 ay önce kızım dünyaya geldi. Hep aklımdaydı bir blog oluşturmak. Onun büyüdüğünü görürken bunu ölümsüzleştirmek. Bakalım ilk adımı attık. Ama önce blog nasıl oluşturuluyor bunu öğrenmem lazım. Çok çalışmam lazım çok....